Ömer Karabuya

Bir aptalın seyir defteri

Ömer Karabuya

Bir aptalın seyir defteri;

Dünya yılı 2013.

Hedefimiz olan alışveriş merkezine doğru saatte 4 bilemediniz 5 kilometre hızla ilerliyorum.

Omzuma asılı çantam tam donanımlı. Su, ıslak ve kâğıt mendil, güneş gözlüğü, kurşun kalem, silgi, not defteri, sakız, çikolata, nane şekeri ve minik bir oyuncak.

Hedef göründü, çarpışmaya 22 saniye.

21…

20…

Alışveriş merkezinin kapılarından giriyorum hızla.

İki adet bekçi bekliyor girişte. Frenlere asılıyorum.

Tüm kalkanlar devre dışı.

Şirin görünmek için yüzüne yerleştir sevimsiz bir sırıtma.

Güçlü manyetik alanı sorunsuz atlatıyorum.

Tüm izinler tamam.

Size de iyi çalışmalar bana “hoş geldiniz” diye seslenen çirkin bayan.

O daracık elbise ve ağır makyajınız saklayamıyor çirkinliğinizi.

İnsanın zaafıdır, saklanan her şeye daha fazla merak duyar.

Bu mu sizin istediğiniz, esmer koyu teniniz, sıradan gözleriniz, hafif tombul hatlarınız, saklayamazsınız hiç birini.

Neden yazıyorum ki sizi, yanınızdan geçeli 32 saniye oldu üstelik.

Sola keskin bir dönüş yapıyoruz, sonrasında tam yol ileri.

Tüm motorlar ateşlensin.

Yok, vazgeçtim, deli gibi koşturmanın sırası değil şimdi.

Sanki alıcıymış gibi mağaza vitrinlerine bakma zamanı geldi.

Şu güne kadar vitrinde gördüğüm hiçbir şeyi alacak maddi  imkânım olmadığında aslında tek yaptığım vitrin arkasında duran çalışanların hareketlerini gözlemlemek.

Mağazaya giren her müşteri onların maaşlarını zamanında almalarının teminatı.

Sağa doğru kır dümeni.

Saat 9 yönünde tanımlanamayan bir cisim.

Yani bu kadarda güzel olunmaz ki, haksızlık bu.Hiçbir zaman bu kadar güzel bir kadının elini tutamayacağını bilmek ayrı, böylesi bir güzelliğin varlığını bilmek ayrı.

Tüm sistemler durdu yine.

Biri ALLAH rızası için arkadan biraz itebilir mi?

Son çare, Sacit beni ışınla.

Ne diyorum ben yine?

Yok, yok, sen karışma. Geçen sefer yarım bıraktın ruhumu.

Bir senedir arıyorum her yerde.

Hadi yürü hızla ve geç yanımdan seni işkence sandığı.

En iyisi sintine boşaltmak ve güverteyi temizlemek.

Neden en dip ve ücra köşelerde olur tuvaletler?

En uzak noktaya koyduklarında anlamına değer mi geliyor tabelaların?

Klasik müzik eşlik etmese yapamazdım zaten yapmam gerekenleri.

Evde de böyleyim ben, kucağımda pikapla icra ederim aldıklarımı

geri verişimin senfonisini.

Koca aynalarda kendisini ilk defa görüyormuşçasına bakan suratlar.

Evet, “yanlış görmüyorsun dostum”.

O yansımadaki çirkin surat ve biçimsiz vücut sensin.

Evinin banyosundaki ufacık aynada, yetersiz aydınlatma altında kendine verdiğin “yakışıklı aktör” gazın burada sökmez.

Hadi çalıştır motorları da gidelim artık.

3 kat yukarı çıkıp bir şeyler yiyelim. Nede olsa depolarda yer açıldı.

Yürüyen merdivenler mi yoksa asansör mü?

Yürüyen merdivenleri yürüyerek çıkmayı seviyorum. Yürümeyi ben seviyorum fakat bedenimin bundan pekte memnun olduğunu sanmıyorum. Sağ ayağım sinyal veriyor yine.

Katları çıkıyorum tek tek. Güzel bayanlar, yakışıklı baylar, çekilin ben geçiyorum yanınızdan.

“Ben” dedim duymadınız mı?

Motorlarımın sesi ürkütmesin sizleri. Tek istediğim hızla hazırlanmış biçimsiz ve tatsız bir yemeğe onlarca lira vermek.

Lazer destekli tarayıcılarım kaçırmıyor hiçbir ayrıntıyı.

Ergen veletlerin hevesli bakışları, kıkırdak kızların gülüşmeleri.Bebek arabasında sinir krizi geçiren gaddar ufaklığın etrafına saçtığı dehşet.

Onların zamanında olmayanlara alıcı gözle bakan yaşlılar.

Keskin yağ kokusu geliyor burnuma.

Vızıltılar giderek artıyor. Yemek katının aç gözlü müdavimlerini seviyorum. Hiç olmazsa amaçları belli.

Kayıtlara geçsin şu an, şu dakika yine aynı saçma rutini bilmem kaçıncı kez yine tekrarlayacağım.

Düşün, düşün, sanki bilmiyoruz neyi seçeceğini.

Hep aynı basit menü. En hızlı yenebilecek en doyurucu şey.

Yalnızlığını hatırlatmayacak kadar küçük, mideni ikna edebilecek kadar büyük.

Yalnızsanız daha az bakınırsınız masalara. Çiftler, çoklar, gülüşenler, oburlar, her ne haltlarsa görmek istemezsiniz.

Gir sıraya ve çıkart mal varlığını.

Evet kısa boylu, tiz sesli ufak bayan. Size gösterdiğim menü ve başka hiçbir şey istemiyorum.

Çokta eminim buna.

Hazırlanması 2 dakika süren bir yemeğin sağlıklı olduğuna inanmamı beklemesinler. Yalnızım sadece ve en hızlı yemekte sizin sattığınız bu et benzeri şey.

Aldım yemeğimi ve oturdum en yakındaki tek kişilik masaya.

Yönüm duvara dönük. Duvarlar hep aynı sevimsiz sarı ve gereksiz reklam panolarıyla dolu.

Geri Sayım başladı. 150 saniye yeterli tüm ikmal için.

Hızla açtım bagaj kapısını ve bir hamlede soktum içeri yemeğin yarısını.

Yutuyorum ne varsa önümde. Tam zamanında kalktım masadan.

Dilimde garip bir tat. Şimdi ne yapmalı? Hızla terk etmeli bu yeri.

Amacıma ulaştım nede olsa.

Görev tamamlandı, şimdi geri dönmeli.

Bu şekilde dolacak “Bir aptalın seyir defteri”.

Yazarın Diğer Yazıları