Benim için özel yeri olan “Arıza” dizisini yazmak istedim sizlere.
Çok sevdiğim ve sektörün önemli profesyonel isimlerinden oluşan Game Yapım ailemle beraber yol aldığımız dönemlerde; Arıza’nın hikaye çalışmalarına “misafir”, “dost”, “arkadaş” statüsünden katıldığım dönemlerim oldu.
Sevgili Gökhan’ın Ali Rıza isminden “Arıza” olsun diyerek dizinin ismini koyduğu dönemleri, Burak Ersoylu gibi bir mafya karakterinin kendisini tanıtması için benim önerim olan “kartvizit çıkarsın versin” dediğimde saatlerce gözlerimizden yaş gelene kadar güldüklerimizi, ilk bölüm finalini konuşurken düğün sahnesini heyecanla anlatan ve bize adeta o sahneyi yaşatan Gökçen’i ve hikayenin ana çatısından tutun da ‘cast’ına kadar her şeyi ile ilgilenen hayranı olduğum kadın Hülya Vural’ın sabahlara kadar çalışmalarını bildiğim için benim nazarımda gerçekten çok özel Arıza dizisi.
Ayrıca Arıza’nın özgün hikayesinin gerçek bir karaktere dayandığını da söyleyebilirim sizlere.
Ancak, üzerinde bu denli özenle çalışılan projede şaşırdığımı da itiraf etmeden geçemeyeceğim. Hikayenin özgün karakterinden o kadar uzaklaşmaya başladılar ki, dizi resmen kan kaybediyor! Fabrika ayarlarına geri dönmezse izleyici başka dizilere kayacaktır.
Gerçeklik aksından kayıyor sanki... İzleyici çok fazla hafife alınmaya başlamış. Özgün hikaye ile başlayıp tutan bir işi; özgün hikayeden uzaklaştırarak finale götürmek için mi çabalıyorlar ben anlamadım???
Bu kadar güzel bir gerçek hikayenin bozulmasına mı yanayım, harika bir cast ekibi kurulmuş onlara mı üzüleyim, bilemedim. Zaten oyuncular da oynadıklarının saçmalığını düşünerek oynuyorlar sanki...
Lütfen fabrika ayarlarınıza geri dönün:)))