Damla Zararsız

Yarım kalanlara…

Damla Zararsız

"Kavanozda biraz kahve

Kutuda biraz ekmek

İnsanda biraz acı"

Turgut Uyar haklıydı...

Kalırdı her şeyden biraz...

Ya da her şey biraz yarım kalır mı desek?

Bir şey neden, nasıl ve ne zaman biter? Kim karar verir o şeyin bittiğine? Fiziksel bir tükeniş değil bahsettiğim. Aksine azalmadan, tükenmeden ve hala varken yani yarımken yarıda kalmaları kim istiyor?

Mesela keyifli bir dost sohbetinden ilk ayrılan mı yarım kalır, yoksa o ayrıldı diye sohbetin keyfi mi? Bir şey ne zaman tamamlanır? Bir şey herkes için aynı anda mı tamamlanır? O halde neden bu yarım kalmışlıklar?

Bir gün ellerin cebinde yürürken bir müzik çalınır kulağına. Bir yerde bir şeylere değer o müzik. Ve sen saniyenin yanında asır gibi kaldığı küçücük bir an için olduğun yerden uzaklaşırsın. Ruhun çoktan gitmesi gereken yere gitmiştir. O an o yarım kalmışlığı anımsarsın ve nedenini sorgularsın.  Neden yarım kaldı? Tamamlansa ne olurdu? Veya hiç başlamasaydı?

Doğduğun dünyaya bir gün yarım bırakıp gideceğin bir hayata geldiğini bilsen açar mıydın gözünü?

Hangimiz yeni bir ilişkiye bir gün yarım bırakmak üzere başlarız? 

Ben de bir gün bir ihtimale sarılmıştım. Yarım kalan her hikayeyi geride bırakıp tamamlanırız sanmıştım. O başlanılan son hikaye olacaktı ve yarım kalmayacaktı. Başlangıçta her şey her zamanki gibi çok güzeldi. Çünkü böyle olmalıdır. Bir hikaye yeterince trajik olmak için hep güzel başlamalıdır. Giriş bölümü tamamen birbirine örtüşen iki hikaye birleşir ve birlikte gelişir. Kahramanlardan biri sonuç paragrafına hep daha yakındır. Ama diğer karakter gelişmeyi hep uzun uzadıya yaşamak ve hikayeyi mutlu sona bağlamak ister. Bende kendi hikayeme başlamış bu kez başka olacağına inanmıştım. Sonra mı?

Sonra çay demledim ve bu yazıyı yazdım.

Bir hikaye daha arşivlendi.

Sıradaki...

Yazarın Diğer Yazıları