Damla Zararsız

Düşüşlere övgü

Damla Zararsız

Sözlükte yukarıdan aşağıya inmek olarak tanımlanıyor düşmek. Temel anlamıyla doğru bir tanımlama olabilir ancak bu kadar yalın olmamalı düşmelerin anlamı. Meşhur hikayede bahsedildiği gibi düşmeseydi o elma Newton'un başına, belki hala düşünüyor olurduk dünya dönerken nasıl düşmediğimizi. Yağmur damlaları düşmeseydi toprağa, bilebilir miydik o güzel toprak kokusunu? Çocukken düşmeseydik, büyüyünce düştüğümüz yerden nasıl kalkardık tek başımıza? Tecrübedir düşmek, yeniden başlamaktır, güçtür, keşfetmektir.

Sokakta oynayan son şanslı nesildik biz. Düşmeyi de kalkmayı da sokakta öğrendik. Canımız yansa da "Kendi düşen ağlamaz." sözünün kanıtı gibiydik. Çırpar üstümüze yapışan tozları oyuna devam ederdik.

Şimdilerde anne babalar çocukların düşmesine bile izin vermiyorlar. Çocuk olur da düşecek olursa ışık hızıyla müdahale ediyorlar. Elbette kimse evladını tehlikeli bir durumda bırakmak istemez ama bazen çocuğa izin vermek gerekir kendini ve çevreyi tanıması için. Vücudunda acıyı hissetmek, kanayan yara ile tanışmak, kabuk bağlayan yarayı soyup bir daha kanatmak, acıyı bahane edip nazlanmak,  kirlenen kıyafetine üzülmek yeni neslin de hakkı değil mi? Öpünce geçen yaralar almanın tadını bilmesinler mi?

Ne kadar yukarıda olduğunu, kaç basamak tırmandığını bilmek için dibi bilmeli insan. Dibi, başlangıcı, sıfır noktasını...  Hep korkarız dibe vurmaktan, elimizdekini kaybetmekten, aşağıda olmaktan. Bu yüzden kendimize rahat bir çerçeve çizip kalın duvarlarla çevreleriz etrafını ki-buna psikologlar konfor alanı diyorlar- oradan çıkmamak için direniriz. İyi ama dışarıdaki dünyayı deneyimlemeden en iyisinin ne olduğunu nereden bileceğiz? Ya şu an bulunduğumuz yer olabilecek seçeneklerin en kötüsüyse?

Düşmek sanıldığı kadar kötü bir şey değil bence. Böyle dedim diye kendinizi boşluğa bırakmayın tabii. Önce düşmeyi öğrenip nasıl kalkacağını hesaplamak gerek. Kayak, paten, yoga gibi sporlarla uğraşanlar iyi bilir. Önemli olan düşmemek değil, düşünce zarar görmemektir.

Ama biz öyle korkuyoruz ki, risk almaktan basit konularda bile karara varmak için günlerce düşünüyoruz bazen.  Düşmekten korkup kaç kez yürümekten vazgeçtiniz? Hayalinizdeki mesleği işsiz kalma korkusuyla seçmediniz belki ya da kurulu düzeninizi bozmaktan korkup o hep istediğiniz şehire taşınmaktan vaz mı geçtiniz? Yıllardır istediğiniz saç rengini size yakışmaz diye bir türlü yaptıramadınız mı? Reddedilirim korkusuyla sevdiğiniz kadına hala açılamadınız belki de...

Hayat düşüşlerle güzel. Korkmak yerine düşüşleri ezberlemek gerek belki de Selma Jezkova gibi...

Yazarın Diğer Yazıları