Damla Zararsız

Okuyalım mı?

Damla Zararsız

Eskiden-yıllardır dizi izlemiyorum, belki hala vardır-bazı dizilerin jeneriği gösterildikten hemen sonra bir uyarı metni gelirdi ekrana: "Bu dizideki kişi ve kurumlar tamamen hayal ürünüdür. Gerçek hayatla hiç bir ilgisi yoktur." diye.

Bu yazıya belki bazı eleştiri ve yaptırımlara karşı önlem amaçlı yer veriliyordu fakat ben o uyarıyı her gördüğümde senaristin ne kadar yaratıcı biri olduğunu düşünüp imrenirdim.

Düşünsenize, hiç olmayan birçok karakteri kafasında yaratıp onların her birine ayrı ayrı roller yazıp dizide yer verdiği her olaya her bir karakterin penceresinden bakıp onların iç dünyasını yansıtabilmek ve aynı zamanda merak ögesini canlı tutmak hiç de kolay bir iş olmasa gerek...

Aynı hayranlığı hikayesini çok iyi kurgulamayı başaran, okuru cümleleri ile içinde bulunduğu yer ve zamandan bağımsız bambaşka bir dünyaya çeken üstelik bunu televizyon gibi görsel ve işitsel olarak değil yalnızca sözcüklerin gücü ile yapan yazarlara da duyarım. Yalnızca cümleleri ile bir dünya kurup üstelik yüzlerce sayfayı merakla, iştahla okumamızı sağlayan tüm yazarlara sonsuz saygı duyuyorum.

Peki, ya kitapta anlatılan olayların gerçek hayatla birebir alakası olan ama aynı zamanda kurgu olan bir roman türü var mı?

Nöro-roman denilen bu tür sinirbilimsel bilgileri kurgulayan bir tür. Yani hem hayran olunası yaratıcı kurgusal ögeleri barındıran hem de bilimsel bilgiler içeren bir roman. Bu türün başka örnekleri illa ki vardır fakat ben Serkan Karaismailoğlu'nun “Pia Mater” isimli kitabı sayesinde tanıştım. Bazılarımızın “Ortapia” YouTube kanalından aşina olduğu, “Kadın Beyni Erkek Beyni” ve “Beyinde Ararken Bağırsakta Buldum” isimli kitaplarıyla okurlarına kendini tanıtan Karaismailoğlu'nun ilk iki kitabını da keyifle okumuştum. Ardından “Pia Mater” ile başlayan 3 kitaplık bir nöro-roman serisi yazacağını açıkladığında ortaya çok iyi bir ürün çıkacağını biliyor olsam da tanıştığım bu yeni tür beklentilerimin çok daha üzerindeydi.

Kitabın ismi, kapağı, kişi adları, olaylar ve bilimsel gerçeklik o kadar ince düşünülüp o kadar güzel kurgulanmıştı ki, serinin diğer kitapları hemen yayımlansa diye merakla beklemiştim.

Seriye ait ikinci kitap olan Arachnoid Mater ise, tıpkı “Pia Mater” gibi pek çok bilgi içeriyordu fakat ilk kitaptan daha yoğun ve olayların daha da karmaşık hal aldığı okurken pek çok yerde nabzımı yükselten müthiş bir devam kitabıydı.

Sinema filmi tadındaki ikinci kitabın tadı damağımızda kalmıştı ve geçtiğimiz günlerde çok güzel bir haber geldi. Serinin üçüncü kitabı “Dura Mater” yayımlanmaya hazırlanıyormuş. Ben çok heyecanlandım ve heyecanımı sizlerle paylaşmak istedim.

Kitabın büyüsünü bozmadan biraz daha detay vermek istiyorum. Bilime meraklı bir ailenin sıradan hayatı ile başlıyoruz yolculuğa. Arada birazcık aşk tadı alıyoruz. Sonra birden her şey değişiyor. Daha önceki sayfalarda sıradan gelen her olayın bir anlamı olduğunu anlamaya başlıyoruz. Kayboluşlar, ölümler, doğumlar derken nabzımız kulaklarımızda atıyor ve bir anda anlam veremediğimiz durumlarla her şey düğümleniyor.

İkinci kitabı okurken ise, ilk kitapta oluşan düğümler ilk yüz sayfada birer birer çözülüyor. Geçici bir rahatlama hissi geliyor. Geçici diyorum çünkü tam biz her şeyi anladık sanırken karmaşık bir örgütün arasında kayboluyoruz. Tüm bunlar olurken aşk bir yerlerden göz kırpmaya devam ediyor. Bol aksiyonlu sayfaları hem bir an önce okuyup bitirmek isteyeceksiniz hem de hiç bitmese hep sürse diye geçireceksiniz içinizden. Tüm bu olay örgüsü içinde bilimsel bilgiler okuru boğmadan ve yormadan serpiştiriliyor. Üstelik kitap sonunda bu bilgilere ait kaynakça da belirtiliyor.

“Üçüncü kitap ne zaman satışa sunuluyor?” diye her gün bakıyorum. Umuyorum ki, siz bu yazıyı okurken kitap da yayımlanmış olur.

Ne diyelim... Okuru bol olsun.

Yazarın Diğer Yazıları